İlk konuşma
Cesaretimi topladım gittim, yolun yarısı içimde hayatım boyunca hiç hissetmediğim değişiklik, hiç duymadığım bir ses, yapma diyor. Yine kafamda bin soru var, neden bu kadar garip hissediyorum. Kafamda ki sesler susmuyor, sanki gerçekten biri bana "ne oldu?" Diyormuş gibi.
Sonra bir bağırış geldi kulağıma "hey, sana diyorum, ne oldu? Neden döndün? "
Gözdeymiş.
"Garip hissetim bir anda" dedim.
Genelde hiç utangaç biri değilimdir. Ne isteyip istemediğimi, ne sevip sevmediğimi pat diye söylerim. Hiç utanmam da. Ama bu sefer başka. Anlayamıyorum.
Sonra düşüncelerimi bir kenara koyup, bir daha denedim. Onun yanına gittim.
Beni farketmedi başta, bir şey konuşuyordu, çok konsantre gibiydi, sanki önemli bir şeyden konuşuyor. Tartışıyordu hatta, yaklaştıkça onun sinirli olduğunu farkettim.
Kavga mı ediyor acaba?
Ah, yine o sesler. Ama bu sefer bu kadar yaklaşınca artık geri dönemem. Çok geç artık. Gerek yok ya, zaten sinirli. Sonra Emir farketti beni.
Emir : Arda, sana gelmiş sanki
Ardaymış adı. "Ne güzel adı varmış" "acaba evlenince çocuklarımızın adı ne olsun" " Emrah , Yeşim, Ezgi " " dur ya, belki gay çıkacak ne biliyorsun"
Ah bu düşünceler ne yordu beni.
Arda : yok gay değilim.
Hepimiz bakıştık bir kaç saniye. Ben yerin dibine 7 kat girdim. Anında ateş bastı. Yanaklarım kıp kırmızı, nefesim daraldı. Elim ayağım karıştı. Ve ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Acaba ne kadarını duymuş olabilir.
Ben: iyi sevindim.
İç ses: ne saçmalıyorum, ne sevinmesi sanane
Arda : sevindin derken?
Ben: yok, sevinmedim. Sevinecek bir şey yok bence. Gay olsan da olmasan da beni ilgilendirmez. Neden sevişiyormuşum. Aman, neden seviniyormuşum.
Bu kadar kendini rezil eden biri ve bu kadar utanç verici bir durum görmedim hayatımda. Şimdi gerçekten NAH ALIRSIN artık o telefon numarasını. Beni psikopat ve manyak biri olduğumu düşünüyordur. Hemen olayı çözüp toparlanmam lazım durumu.
" şimdi şöyle, ben kindi kendime konuşuyordum ve galiba biraz sesli düşündüm, sen ne kadarını duydun bilmiyorum ama..." dedikten sonra hemen lafa atlayıp bana cevap verdi " anladım, hiç sorun yok, çok 'ta bir şey duymadım zaten , sadece Emrah, Yeşim ve Ezgi duydum... he bir de gay "
(O sırada Emir gitti. )
Bunları söylerken yanaklarıma bakıyordu. Allah bilir ne kadar kızarmıştır.
Arda anladı ne kadar utandığımı ve ben cevap vermeden ekledi
" ama bence bir daha başlayalım bir şey olmamış gibi, Arda ben"
Hafif bir tebessüm ile " Duygu ben de " dedim.
Nefes aldım, biraz kendime gelmeye başladım. Ve " Ben aslında şey için geldim, telefon.. ee.. numara.. i.. iç..için geldim"
Hafif bir yan güldü ve dedi ki " NAH ALIRSIN"
Şok içinde ne dediğini çözmeye çalıştım. Allahım, kerkes bu 'nah alırsın' lafını ne alıp veremedikleri var. Neden herkes bana bunu diyor sürekli.
Kızgın baktı ve " Emirin sevgilisi var, sana yardımcı olamam, ve ben bu cümleden bıktım." dedi.
"Bir dakika, Emir mi?" Diye sordum.
Biraz durdu ve dedi ki: " Nasıl yani? s.. sen.. Emirin telefon numarasını almak için gelmedin mi? Kimin için geldin o zaman? Bana mı ? Benim numaramı mı almak istiyorsun? "
"Evet.. evet ama sen neden bu kadar kızdın ki şimdi"
"Ya çok üzür dilerim, sana böyle kızdım ama.. ee.. şöyle, kızlar sürekli Emirin yanında gördükleri için, benden onun numarasını istiyorlar, o yüzden sen öyle diyince ben biraz şaşırdım tabii. Pardon"
" Yok.. sorun yok, hatta ödeştik bence, ilk ben saçmaladım"
Birbirimize bakışarak güldük.
Sonra saatine baktı ve o güler yüzlü çocuk endişeli bir şekilde " Benim gitmem lazım, sonra konuşuruz" dedi ve gitti apar topar.
Çok garipti.
Gözdenin yanına geri döndüm. "Ne yaptın?" diye sordu. "Aldın mı? "
"NAH ALDIM" dedim ve ne olup biteni anlattım.
" Ben biliyorum" dedi gözde. " Bu çocuğunu ne sakladığını çok iyi biliyorum"
Dikkatli baktım ona.
"Bu çocuk aslında Arda değil, bu çocuk Sindrella" dedi.
" Ben ne diyorum sen ne diyorsun Gözde ya." Her ne kadar da bozulmuş olsam da biraz güldüm ve ekledim " Hayir yani, gece 12 bile değil."
" He olsa, tamam yani?" Sordu Gözde.
" Of, neyse, gidelim artık der.. derse.. yetiş... yetişmemiz" ve bağırarak " LAZIM, evet ya derse yetişmemiz lazım, onun da belki derse yetişmesi gerekiyordur, kafamız Sindrella olmasına kadar gitti ama onun derse yetişmesi gerektiğine gitmedi. Helal be"
" yani lafını böldüm ama, heyecanını yarıda bırakacağım ama, sözünü keseceğim ama.."
"Ay söyle Gözde"
"Yâni, öyle olsa söylemez miydi? Derse gitmem lazım der yani çok zaman alan bir cümle değil diye düşünüyorum."
Hakli olduğunu bilerek üzüldüm ve yoluma devam ettim. Bu çocukta bir şeyler var, garip ve enteresan şeyler. Derse girdik. Hoca durmadan konuşuyor, tahtaya bir yazıp bir duruyor, öğrencilerin gözleri robot gibi ona bakıyor, defterlerine yazıp duruyor, ben ise saate bakıp duruyorum, saniyeleri sayıyorum, zaman geçmek bilmiyor ve canım çok sıkılıyor.
Sonra kafam Arda ile geçen muhabbete gitti, aslında ne kadar komik ve tatlı bir tanışma hikayesi olduğunu düşündüm. Her ne kadar da utanmış olsam da, aslında utanma duygusunun arkasında saklanan başka duygularının olduğunu farkettim. Değişik. Çok düşündüm, aslında Arda yakışıklı biri yakından bakınca, neden değilmiş gibi bir algı var ki. Kahverengi gözleri, güneş ışığının altına ela, kara kaşları, uzun kirpikleri, mükemmel olmayan ama yüzüne çok yakışan burnu, çok normal dudakları ve dişleri var, özel bir şey yoktu ama gülünce o kadar sevimli duruyor ki. Bir de konuşmadan önce ki ufacık dili ile dudaklarının ıslatması ve eliyle çok uzun olmayan, yüzüne düşen saçlarının geriye alması.. bu detayları ilk konuşmada nasıl farketmedim ki. Belki adama ilk söylediğim laf "gay " olduğu ve ardından hemen utanç krizine girdiğim için olabilir.
Resmen adamın her detayını incelemiş nasıl olabilirim o kadar kısa bir sürede. Ama biraz endişeleniyorum. Aşık olmaktan korkuyorum. O 8 ayı yeniden yaşmak istemiyorum. Hissettiğim o acıları yeniden hissetmek istemiyorum. Ama bu sefer başka dedim. O zamanlar acıyı kalbimin kötüleşmesine izin vermeyeceğim demiştim, hayatta kalmanın, kötü dönemlerden kalkabilmenin ve acıyı atlatmanın ne kadar güzel olabileceğini göstereceğim demiştim. Yaptım da. Bir daha olsa bir daha aynen böyle yapacağım. Çünkü yapmak istediğim bir şeyi yapmadığım için değil de, yaptığım için pişmanlık duyacaksam, dünden beri razıyım. Zira pişmanlık 2. Aşk gibidir, ikisi ders öğretir.
Bunca düşünceler kafamda dolaşırken, bir an " kızım cevap ver " diye bir sesle hayal dünyamdan çıkıp gerçek dünyaya geri döndüm. Hocanın sesiydi o. Soru nedir acaba. Gözdeye baktım, o da bana bakıyormuş, hoca ya baktım, o da bana bakıyormuş, cevap vermemi bekliyor. Sadece onlar değil, herkes başını çevirip bana bakıyormuş.
Bir kaç saniye sonra sallamam lazım artık diye düşündüm, herkesin gözü üstümde, sessiz bir şekilde beni bekliyor herkes. Ben de "evet" dedim bir anda.
Hocanın bana kızgın bakması, öğrencilerin sessiz gülüşlerini beni çok gerdi. Gözdenin "eyvah" kelimesini dudaklarından okudum.
Ter içinde kaldım. Sonra hoca bana " Ben eşşek başı mıyım?" dedi.
Meğer soru buymuş, ben çatıya bakarak düşüncelere daldığım için bana " ben eşşek başı mıyım, kime anlatıyorum?" Sormuş.
Beni dersten kovmuş, yetmedi, okuldan atmak istediğini belirtti ve müdüre gönderdi. " Sen git ben geleceğim " dedi, gözlerinden ateş fışkıracakmış gibi. "Atacağim seni " diye ekledi.
"NAH atarsın"diyesim geldi, ama bu kadar batmışken, ateşin üzerinde benzin dökmenin faydası yok.
Müdür odasına girdim,ve bir anda tanıdık biri gördüm. Ardaymış. Acaba onun da burada ne işi var!
Sonra bir bağırış geldi kulağıma "hey, sana diyorum, ne oldu? Neden döndün? "
Gözdeymiş.
"Garip hissetim bir anda" dedim.
Genelde hiç utangaç biri değilimdir. Ne isteyip istemediğimi, ne sevip sevmediğimi pat diye söylerim. Hiç utanmam da. Ama bu sefer başka. Anlayamıyorum.
Sonra düşüncelerimi bir kenara koyup, bir daha denedim. Onun yanına gittim.
Beni farketmedi başta, bir şey konuşuyordu, çok konsantre gibiydi, sanki önemli bir şeyden konuşuyor. Tartışıyordu hatta, yaklaştıkça onun sinirli olduğunu farkettim.
Kavga mı ediyor acaba?
Ah, yine o sesler. Ama bu sefer bu kadar yaklaşınca artık geri dönemem. Çok geç artık. Gerek yok ya, zaten sinirli. Sonra Emir farketti beni.
Emir : Arda, sana gelmiş sanki
Ardaymış adı. "Ne güzel adı varmış" "acaba evlenince çocuklarımızın adı ne olsun" " Emrah , Yeşim, Ezgi " " dur ya, belki gay çıkacak ne biliyorsun"
Ah bu düşünceler ne yordu beni.
Arda : yok gay değilim.
Hepimiz bakıştık bir kaç saniye. Ben yerin dibine 7 kat girdim. Anında ateş bastı. Yanaklarım kıp kırmızı, nefesim daraldı. Elim ayağım karıştı. Ve ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Acaba ne kadarını duymuş olabilir.
Ben: iyi sevindim.
İç ses: ne saçmalıyorum, ne sevinmesi sanane
Arda : sevindin derken?
Ben: yok, sevinmedim. Sevinecek bir şey yok bence. Gay olsan da olmasan da beni ilgilendirmez. Neden sevişiyormuşum. Aman, neden seviniyormuşum.
Bu kadar kendini rezil eden biri ve bu kadar utanç verici bir durum görmedim hayatımda. Şimdi gerçekten NAH ALIRSIN artık o telefon numarasını. Beni psikopat ve manyak biri olduğumu düşünüyordur. Hemen olayı çözüp toparlanmam lazım durumu.
" şimdi şöyle, ben kindi kendime konuşuyordum ve galiba biraz sesli düşündüm, sen ne kadarını duydun bilmiyorum ama..." dedikten sonra hemen lafa atlayıp bana cevap verdi " anladım, hiç sorun yok, çok 'ta bir şey duymadım zaten , sadece Emrah, Yeşim ve Ezgi duydum... he bir de gay "
(O sırada Emir gitti. )
Bunları söylerken yanaklarıma bakıyordu. Allah bilir ne kadar kızarmıştır.
Arda anladı ne kadar utandığımı ve ben cevap vermeden ekledi
" ama bence bir daha başlayalım bir şey olmamış gibi, Arda ben"
Hafif bir tebessüm ile " Duygu ben de " dedim.
Nefes aldım, biraz kendime gelmeye başladım. Ve " Ben aslında şey için geldim, telefon.. ee.. numara.. i.. iç..için geldim"
Hafif bir yan güldü ve dedi ki " NAH ALIRSIN"
Şok içinde ne dediğini çözmeye çalıştım. Allahım, kerkes bu 'nah alırsın' lafını ne alıp veremedikleri var. Neden herkes bana bunu diyor sürekli.
Kızgın baktı ve " Emirin sevgilisi var, sana yardımcı olamam, ve ben bu cümleden bıktım." dedi.
"Bir dakika, Emir mi?" Diye sordum.
Biraz durdu ve dedi ki: " Nasıl yani? s.. sen.. Emirin telefon numarasını almak için gelmedin mi? Kimin için geldin o zaman? Bana mı ? Benim numaramı mı almak istiyorsun? "
"Evet.. evet ama sen neden bu kadar kızdın ki şimdi"
"Ya çok üzür dilerim, sana böyle kızdım ama.. ee.. şöyle, kızlar sürekli Emirin yanında gördükleri için, benden onun numarasını istiyorlar, o yüzden sen öyle diyince ben biraz şaşırdım tabii. Pardon"
" Yok.. sorun yok, hatta ödeştik bence, ilk ben saçmaladım"
Birbirimize bakışarak güldük.
Sonra saatine baktı ve o güler yüzlü çocuk endişeli bir şekilde " Benim gitmem lazım, sonra konuşuruz" dedi ve gitti apar topar.
Çok garipti.
Gözdenin yanına geri döndüm. "Ne yaptın?" diye sordu. "Aldın mı? "
"NAH ALDIM" dedim ve ne olup biteni anlattım.
" Ben biliyorum" dedi gözde. " Bu çocuğunu ne sakladığını çok iyi biliyorum"
Dikkatli baktım ona.
"Bu çocuk aslında Arda değil, bu çocuk Sindrella" dedi.
" Ben ne diyorum sen ne diyorsun Gözde ya." Her ne kadar da bozulmuş olsam da biraz güldüm ve ekledim " Hayir yani, gece 12 bile değil."
" He olsa, tamam yani?" Sordu Gözde.
" Of, neyse, gidelim artık der.. derse.. yetiş... yetişmemiz" ve bağırarak " LAZIM, evet ya derse yetişmemiz lazım, onun da belki derse yetişmesi gerekiyordur, kafamız Sindrella olmasına kadar gitti ama onun derse yetişmesi gerektiğine gitmedi. Helal be"
" yani lafını böldüm ama, heyecanını yarıda bırakacağım ama, sözünü keseceğim ama.."
"Ay söyle Gözde"
"Yâni, öyle olsa söylemez miydi? Derse gitmem lazım der yani çok zaman alan bir cümle değil diye düşünüyorum."
Hakli olduğunu bilerek üzüldüm ve yoluma devam ettim. Bu çocukta bir şeyler var, garip ve enteresan şeyler. Derse girdik. Hoca durmadan konuşuyor, tahtaya bir yazıp bir duruyor, öğrencilerin gözleri robot gibi ona bakıyor, defterlerine yazıp duruyor, ben ise saate bakıp duruyorum, saniyeleri sayıyorum, zaman geçmek bilmiyor ve canım çok sıkılıyor.
Sonra kafam Arda ile geçen muhabbete gitti, aslında ne kadar komik ve tatlı bir tanışma hikayesi olduğunu düşündüm. Her ne kadar da utanmış olsam da, aslında utanma duygusunun arkasında saklanan başka duygularının olduğunu farkettim. Değişik. Çok düşündüm, aslında Arda yakışıklı biri yakından bakınca, neden değilmiş gibi bir algı var ki. Kahverengi gözleri, güneş ışığının altına ela, kara kaşları, uzun kirpikleri, mükemmel olmayan ama yüzüne çok yakışan burnu, çok normal dudakları ve dişleri var, özel bir şey yoktu ama gülünce o kadar sevimli duruyor ki. Bir de konuşmadan önce ki ufacık dili ile dudaklarının ıslatması ve eliyle çok uzun olmayan, yüzüne düşen saçlarının geriye alması.. bu detayları ilk konuşmada nasıl farketmedim ki. Belki adama ilk söylediğim laf "gay " olduğu ve ardından hemen utanç krizine girdiğim için olabilir.
Resmen adamın her detayını incelemiş nasıl olabilirim o kadar kısa bir sürede. Ama biraz endişeleniyorum. Aşık olmaktan korkuyorum. O 8 ayı yeniden yaşmak istemiyorum. Hissettiğim o acıları yeniden hissetmek istemiyorum. Ama bu sefer başka dedim. O zamanlar acıyı kalbimin kötüleşmesine izin vermeyeceğim demiştim, hayatta kalmanın, kötü dönemlerden kalkabilmenin ve acıyı atlatmanın ne kadar güzel olabileceğini göstereceğim demiştim. Yaptım da. Bir daha olsa bir daha aynen böyle yapacağım. Çünkü yapmak istediğim bir şeyi yapmadığım için değil de, yaptığım için pişmanlık duyacaksam, dünden beri razıyım. Zira pişmanlık 2. Aşk gibidir, ikisi ders öğretir.
Bunca düşünceler kafamda dolaşırken, bir an " kızım cevap ver " diye bir sesle hayal dünyamdan çıkıp gerçek dünyaya geri döndüm. Hocanın sesiydi o. Soru nedir acaba. Gözdeye baktım, o da bana bakıyormuş, hoca ya baktım, o da bana bakıyormuş, cevap vermemi bekliyor. Sadece onlar değil, herkes başını çevirip bana bakıyormuş.
Bir kaç saniye sonra sallamam lazım artık diye düşündüm, herkesin gözü üstümde, sessiz bir şekilde beni bekliyor herkes. Ben de "evet" dedim bir anda.
Hocanın bana kızgın bakması, öğrencilerin sessiz gülüşlerini beni çok gerdi. Gözdenin "eyvah" kelimesini dudaklarından okudum.
Ter içinde kaldım. Sonra hoca bana " Ben eşşek başı mıyım?" dedi.
Meğer soru buymuş, ben çatıya bakarak düşüncelere daldığım için bana " ben eşşek başı mıyım, kime anlatıyorum?" Sormuş.
Beni dersten kovmuş, yetmedi, okuldan atmak istediğini belirtti ve müdüre gönderdi. " Sen git ben geleceğim " dedi, gözlerinden ateş fışkıracakmış gibi. "Atacağim seni " diye ekledi.
"NAH atarsın"diyesim geldi, ama bu kadar batmışken, ateşin üzerinde benzin dökmenin faydası yok.
Müdür odasına girdim,ve bir anda tanıdık biri gördüm. Ardaymış. Acaba onun da burada ne işi var!
Коментарі